HAYIRDIR

inşallah.
yazları pek iyi gelmez bana.
sıcağı hiç sevmememin yanısıra, sanırım hep çok çalışan biri olarak evde olmak da iyi gelmez.
evet, cümlenin o son kısmında ben de sizin gibi kendime “yuh!” diyorum.
ama işte öyle bir yapım var benim de.
kentin içinde kalabalığında olmayı, içinde ve kalabalığında iken çok küfür etsem de seviyorum.
-yazı giderek daha fazla “bir manyağın elinden çıkıyormuş” gibi olmaya başladı ya, dur bakalım.-
işte öyle, n’abayım?
sonra bir de eskiden çalıştığım sektörde yazları maaş alınmazdı.
kışın iyi paralar kazansak da, yazları 3 ay kadar maaş almamak bildiğin canımıza okurdu.
bu ve daha yazabileceğim bir sürü şey nedeniyle yazları pek iyi gelmez bana yani blog.
ama bu yıl – hemen burada lütfen tahtaya falan vuruyoruz, lütfen ama- nedense keyfim yerinde.
iş koşullarımda yine değişiklik yaptım.
hafta içi , hem de benim okul gibi gerçekten angarya cenneti olan bir yerde 5 gün çalışmak faslını reddedip, sadece bir şubesine haftada 2 gün gitmek gibi bir değişiklik bu.
benim için, yavaş yavaş emekliliğe hazırlanmak da olacak. dur bakalım.
zaten okulumun iki şubesi de kentten o kadar kopuktu ki, bütün bir yıl o kıstırılmışlık, hayattan kopmuşluk duygusuyla baş etmeye çalışmak beni yedi bitirdi.
bu yıl çok net bir şey öğrendim kendimle ilgili.
aslında elbette biliyordum da,- yaş olmuş şu kadar , bilmesem yuh artık- hah, işte o -da kısmının iş hayatımdaki tercihlerimi de çaktırmadan belirlemiş olduğunu tam olarak anladım bu yıl.
ben iş hayatımda hiç bir zaman kariyer, para odaklı çalışmamışım.
mutlu muyum? özgür müyüm? hayatımın başka yönlerine de iş sırasında bile küçük kaçamaklarla vakit ayırabiliyormuy muşum?
sanırım başka şeyleri düşünüyor muşum gibi düşünsem de, hep bu sorulara verdiğim yanıtlarla şekillendirmişim iş hayatımı.
düşünün, hafta sonları bile çalışıp ağlayan biri söylüyor bunu.
o koşulları bile kendim seçmişim gibi geliyor şimdi bana.
ve o koşullarda bile her şeyi yapabilmiş olmamın , gurur demeyeceğim ama, güzel bir şeyi dönüp baktığımda haneme yazdığım.
bu yıl, sabahın köründe servislerle evden alınıp yine akşamın köründe servislerle eve bırakılan yük eşyası gibi hissettim ve bu his ruhumun yükünü çok ağırlaştırdı.
gezi olayları patlak verdiğinde mesela, allahın dağında olan işyerimden kaçıp gidememek beni çok sinirlendirdi.
ya da kar yağdığında bir koşu deniz kenarına inip en sevdiğim şey olan karda deniz manzarasını izleyememek öldürdü beni.
ya da boş derste koşup kitapçı gezememek ya da ders boşsa koşup bir dostla kahve içememek.
belki çok şımarıkça şimdi yazdığım şeyler, ama aynen de buydu duyumsadıklarım.
bu ve benzeri şeyler yönlendirdi beni ve işyerime ben böyle çalışsam mı dedim.
oldu, kabul ettiler.
yani ben artık, 2 gün çalışan 5 gün ne isterse onu yapacak olan biriyim.
evet, işin maddi boyutunda kaybım olacak, ama emin olun umurumda bile değil.
mutlulukla ilgili boşlukları yukarıda yazdığı o küçük ve şımarık “olmazsa onu mutsuz edecek şeyler” listesiyle yapan biri olarak, zaten tam da öğrenmemiz gerekenin daha sade bir yaşam olduğu şu günlerde, artık biliyorum ki, yaşamak için çok fazla şeye de ihtiyaç yok.
elbette para önemli, elbette küçümsemiyorum, ama işte bir de hayat var.
derler ya,umarım pişman olmam ya da allah pişman etmesin.
şimdilik verdiğim karar bu.
ve bu kararı verdiğim günden beri güzel bir yaz başladı benim için.
hem havalar da o kadar üzmedi şimdiye kadar beni.
hem her yeri saran bu umut havası çok iyi geldi.
hem balkonumda kumrularım yumurtadan çıktı.

BOGOwqPCMAEm-ZE

hem balkona çiçek doldurma operasyonum iyi gidiyor.
hem mutfakta hafif yaz günleri yemeklerini yaparken ellerim sarımsaktan dereotuna bir sürü güzel kokuya bulaşıyor.

20130702-194300.jpg

hem geceleri birer kadeh rakı parlatıyoruz Hakan’la balkonda, o bana şunu gördün mü diyor bir haber gösteriyor, ben ona bak ne güzel bir video yapmışlar diyorum bir şey izletiyorum, o sıra sıpa odadan “anne koş bak ” deyip mutlaka şahane bir fotoğraf bulup gösteriyor, ya da nihayet heves ettiği elektro gitarıyla bizim sessiz gecelerimize ses(!) oluyor.- evet, itiraf edeyim bu kısım biraz karışık hisler uyandırıyor bizde.eh, öğrenecek inşallah. dayanıyoruz 🙂 –
hem kalkıştığımız internet işi için en sevdiğim şeyi yapıyorum, sürekli yazı yazıyorum.
yani işte hem böyle çok küçücük mutluluklar hem de … işte ne bileyim.
belki her şey zaten hep böyleydi de ben iyiyim diye güzel.
ne bileyim.
elektra hepinize keyifli günler, bol gülüşler diler.

HAYIRDIR’ için 6 yanıt

  1. ekmekcikiz

    Böyle böyle hayat yolumuzu buluyoruz. Hayat yolunu bulabilenlerden olmak güzeldir, hem. 🙂
    İşler gönlüne göre gelişsin ve güzellikler seninle olsun arkadaşım.

  2. ELEKTRA

    Böyle böyle yolumuzu bulacağız evet :)) Canım benim, sağolasın. Her daim iyi dileklerini yolladığını bilmek çok mutlu ediyor beni. Çok öperim :))

  3. Serpil

    Valla ben de aynı senin gibi çalışmadığım günler sıkılırdım, ay evde oturamam diye cümleler kurardım. Geçen hafta emeklilikte 1. yılımı kutladım, nasıl mutluyum anlatamam. Meğer insanlar bana kötülük etmeye çalışırken iyilik etmişler, son çalıştığım yerden nasıl kaçtığımı bilemedim Elektram.
    Home sweet home der ve Ekmekçikız’da sonra beni de öp diye eklerim. (Bu yorum da bir manyağın elinde çıkmış gibi olmadı di mi)

    • ELEKTRA

      Hahaahha :)) Manyak manyağı sever, öperrr kocamanından. İşte öyle Serpilcim, tam da dediğin gibi, bu iş koşulları manyaklaştıkça sektörde ben artık cidden dayanamaz hale geldim. emekliliğime yıl sayarken, böyle bir çözüm geliştirdim kendimce. nefret etmeden ayrılayım istedim yıllardır emek harcadığım ve sevdiğim mesleğimden. :)) Senin için de 1 yıl oldu haaa? vay arkadaş be. İyi yani, öneriyorsun :))

    • ELEKTRA

      sensin canım :)) Şulem, şimdilik iyi oldu gibi. dur bakalım. darısı başına gerçekten. sen beni anlarsın ben seni. işte ondan tam da burada senin için en içten bir darısıbaşına :))

Yorum bırakın